CİNSEL TERAPİ CİNSEL İSTEKSİZLİK
CİNSEL İSTEKSİZLİK
Cinsel isteğin varlığı çeşitli etkenlere bağlıdır: biyolojik etkenler, yeterli kendilik saygısı, cinsellikle ilgili daha önceki olumlu deneyimler, uygun bir partnerin varlığı, cinsel olmayan alanlarda da partnerle iyi bir ilişkinin olması. Bu etkenlerden herhangi birinde sorun olması isteği azaltabilir. Cinsel istek çeşitli biyolojik, gelişimsel, psikolojik, kişiler arası, kültürel ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Etkili biyolojik faktörler hormonal dengesizlik veya yetersizlik, nörotransmiter dengesizliği, ilaç yan etkileri, akut veya kronik hastalıklardır. Etkileyen gelişimsel faktörler cinsel eğitim ve izin eksikliği; duygusal, fiziksel, sözel ve şefkat yoksunluğu ile geçen çocukluk veya ergenliktir. Psikolojik faktörler ise anksiyete, depresyon, bağlanma güçlükleri, kişilik bozuklukları ve diğer psikiyatrik bozukluklardır. Kişiler arası faktörler ilişki uyumsuzluğu, kayıplar, partnerin cinsel bilgi eksikliği veya cinsel işlev bozukluğudur. Kültürel faktörler ise uygun cinsel birleşme ile ilgili dini veya kültürel adetlerdir. Etkili çevresel faktörler de mahremiyet, güvenlik ve çevre ile ilgili konfordur.
Azalmış cinsel istek kişide belirgin sıkıntıya veya çift ilişkisinde zorluklara yol açan cinsel ilgi, istek ve fantezilerdeki azalmadır. Cinsel istek problemleri cinsel terapi merkezlerine en sık başvuru nedenidir ve cinsel terapi için başvuran çiftlerin %50’sinde görülür . Cinsel istek bozukluklarının tedavisi yüksek oranda eşlik eden diğer cinsel işlev bozuklukları (%41) tarafından güçleştirilmektedir.
Azalmış cinsel istek bozukluğu hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilir; bu kişiler, cinsel etkinlik başladığında bir işlev bozukluğu yaşamayabilir. Buna karşın, azalmış cinsel istek başka bir cinsel işlev bozukluğunu örtmek için kullanılabiliyor da olabilir. İstek eksikliği cinsel ilişki sıklığının azalması, partnerin çekici olarak görülmemesi, ya da açık olarak isteksizlik yakınması şeklinde ifade edilebilir. Hastada cinsellikle ilgili düşüncelerin ya da fantezilerin çok az olduğu ya da hiç olmadığı, cinsel içerikli uyaranlara karşı tepkinin az olduğu ve cinsel deneyim başlatmada ilginin az olduğu görülür.
Bütün nüfusun %20’sinde azalmış cinsel istek bozukluğu olduğu düşünülmektedir. Bu yakınma kadınlarda daha sık görülür. İstek bozuklukları Amerikalı kadınlarda %32, Amerikalı erkeklerde %15 oranında görülmektedir. Bazı çalışmalar ise gerçek oranın daha yüksek olabileceğini göstermiştir.
Yaşlanma, gebelik, menopoz gibi durumlar da cinsel istekte değişikliklere yol açabilmektedir. Menopozun cinsellik üzerinde olumsuz etkileri vardır. Menopoz sonrası dönemdeki kadınların en sık bildirdikleri cinsel problem azalmış cinsel istektir. Menopoz sonrası dönemdeki kadınların %40-50’sinin azalmış cinsel istek yaşadığı, oysa menopoz öncesi kadınlarda bu oranın %15-25 olduğu bildirilmektedir.
Çalışmaların çoğu cinsel isteğin yaşla birlikte hem kadın hem de erkeklerde azaldığını göstermiştir. Ancak ilginç olarak cinsel istek azalmasından yakınma derecesi de yaşla birlikte azalmaktadır. Cinsel istekte cinsiyete göre de değişiklikler olmaktadır. Erkekler cinsel ilişkiyi, partneri ile yeniden ilişki kurma ve yakın olmanın yolu olarak görürken, kadınlar cinsel ilişkiyi duygusal yakınlığın sonucu olarak algılamaktadır (en azından uzun süreli ilişkilerde).
İstek azlığı ayrıca kronik stres, anksiyete, ya da depresyon sonucunda gelişebilir. Cinsel istek ilişki ile ilgili faktörlerden de etkilenebilmektedir. İstek sorunları bir düşmanlık ifadesi ya da ilişkinin kötüye gittiğiyle ilgili bir işaret olabilir. Azalmış cinsel istekli kadın grubunu cinsel işlev bozukluğu olmayan bir grup ile karşılaştıran bir çalışmada, işlev bozukluğu olamayan kadınların %91’i partneri ile iletişimlerini iyi olarak nitelendirirken, azalmış cinsel istek grubunda bu oran %35 bulunmuştur. Ancak evlilik uyumunda belirgin bir sorun olmadan da cinsel işlev bozuklukları (azalmış cinsel istek dahil) olabileceğini gösteren çalışmalar da vardır.
Kültür de cinsel isteği etkilemektedir. Cinsellikle ilgili aşırı katı, yargılayıcı tutumlar cinsel istekte azalmaya neden olabilmektedir. Farklı kültürlerde farklı azalmış cinsel istek oranları bildiren çalışmalar vardır.
Cinsel isteksizlik hem kadın hem de erkeklerde cinsel ilişki sıklığını etkileyebilmektedir. Cinsel ‘normallik’ olarak tanımlanan bir cinsel ilişki sıklığı yoktur. Cinsel ilişki sıklığını etkileyen birçok faktör vardır: yaş, eşitlik, ilişki süreci, gebelik, zaman, ilişkinin durumu, üreme amacı ve doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı. Kadınlarda azalmış cinsel istek son yıllarda tartışılmaktadır ve birçok anlamda erkek cinsel isteksizliğinden farklı olduğu düşünülmektedir. Birçok kadının hiçbir zaman kendiliğinden cinsel istek yaşamadığını, ancak cinsel aktivite başladıktan sonra yanıt verdikleri ve ilgi duydukları gerçeğini dikkate alarak genişletilmesi gerektiği fikri ortaya atılmış ve kadınlarda azalmış cinsel istek yerine son yıllarda azalmış cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu terimi önerilmektedir. Azalmış cinsel istekli kadınlar istekli partnerin baskısı veya suçluluk ve suçlanmadan kaçınma nedeniyle cinsel ilişkilere devam edebilmektedir. Azalmış cinsel istekli erkekler ise ikincil olarak sertleşme bozukluğu da yaşamaktadır. Bununla birlikte birçok araştırmacıya göre kadın ve erkeklerin kendi içindeki istek farkı, cinsiyetler arasındaki farklardan daha fazladır.
Sonuç olarak azalmış cinsel istek her yaştaki ve her sosyokültürel durumdaki kadın ve erkekleri etkileyebilen, sık görülen, çok çeşitli faktörlerden etkilenen bir cinsel işlev bozukluğudur. Çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabildiğinden, cinsel terapiye başlamadan önce ayrıntılı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bazı durumlarda üroloji ve kadın doğum muayenesine de ihtiyaç duyulabilmektedir. Ayrıca azalmış cinsel isteğin kötü giden bir ilişkinin sonucu olduğu durumlarda cinsel terapiden önce çift terapisi gerekebilmektedi